Ankara 1 Şubesi

POLATLIDA ORDU GAZZEYE DEDİK

Polatlı’da  Gazze şehitleri için gıyabi cenaze namazı kılındı. Engelli vatandaşlar ve kadınların en önde olduğu protesto gösterisinde ‘Ordu Gazze’ye’  sloganları dikkat çekti. Memur-Sen Ankara İl ve Eğitim-Bir-Sen 1 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kır topluluk adına basın açıklamasını okudu. Kır konuşmasında ‘ Filistin’de çocuk olmak demek; mermilerle, şarapnel parçalarıyla yaşamak demektir, bomba sesleriyle uyanmak demektir. Ninni sesleri yerine, silah seslerini duymak demektir. Esir kamplarında, mahpushane zindanlarında öksüz, yetim, biçare olmak demektir. Beşiğin kundağında, ananın kucağında kanlı Siyonist kurşunlarına hedef olmak demektir. Kısaca;  Filistin’de çocuk olmak demek,  hayatın anlamını anlamadan hayatın sonunu yaşamak demektir’ diyerek bu katliam karşısında  sessiz kalan ülkeleri suçladı.

 

İsrail hükümetinin tam bir firavun politikası izlediğini ve eli kanlı bir devlet olduğunu söyleyen Kır ilginç bir benzetmede bulundu. Kır ‘Siyonist İsrail hükümeti tam bir firavun politikası izlenmektedir. Bilindiği üzere Firavun; gördüğü bir rüya üzerine doğacak bir erkek çocuğun kendi saltanatına son vereceğini öğrenince yeni doğan erkek çocukları katlettiriyordu. İsrail’in öldürme politikası Firavun’un öldürme politikasından daha alçakçadır. Çünkü Firavun sadece erkek çocuklarını öldürtüyordu bunlar savaşın tüm kurallarını ihlal ederek suçlu suçsuz demeden masum halkı, kendilerine karşı direnecek gücü olmayan bebekleri, çocukları, yaşlıları kadınları katletmek suretiyle. Filistin halkını adeta bir soykırımına tabii tutmaktadır.’ dedi.

 

Kır konuşmasında ayrıca D-8 Projesinin canlandırılmasını,  İslam ülkeleri barış gücü kurulmasını ve spordan ekeonomiye her alanda sadece İsrail’i değil onu destekleyen ülkelere de ambargo uygulanması gerektiğini belirtti.

 

Kır’ın konuşması sık sık  ‘ Ordu Gazze’ye’ ,’Gazze üzülme Allah bizimle’, ‘Yaşasın zalimler için cehennem’, ‘Müslümanlar kardeştir, Siyonistler kalleştir’ gibi sloganlarla kesildi.

Şube başkanımız Mustafa KIR'ın konuşmasının tam metni:

 

Siyonist İsrail’in, bebek katili, soykırımcı olduğunu, dünya kamuoyuna haykırmak için buradayız. Kutsal şehir Kudüs’ün, kutsal mabet Mescidi Aksa’ nın bekçisi, Osmanlının yetimi, Abdülhamit’in emaneti Ümmetin onuru ve gururu Filistinli Gazze’li kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırmak için buradayız.

 

              İsrail Allah’ın lanetine uğramış zalim bir millettir

 

            Siyonist İsrail’in Filistin topraklarında verdiği çile, akıttığı kan ve gözyaşı bir türlü dinmek bilmiyor. İsrail’in zaman, zaman saldırılara ara vermesi ateşkes, barış antlaşma gibi sözcükleri terennüm etmesi saldırganlıklarından vazgeçtiği anlamını taşımıyor. Çünkü İsrail, politikasını yayılmacılık üzerine kuran, öldürmekten, kan dökmekten zevk alan, haktan hukuktan anlamayan Allah’ın lanetine uğramış vahşi bir millettir.

 

            Siyonist devlet öldürmek için her fırsatı kolluyor. Son olarak 12 Haziran 2014 günü kaybolan, 3 Yahudi gencin  Batı Şeria da ölü bulunması bahane edilerek, 2 Temmuz günü Doğu Kudüs'te 15 yaşındaki Filistinli Muhammed Hüseyin Ebu Hudayr Yahudiler tarafından kaçırılmış, zorla benzin içirildikten sonra yakılarak acımasızca öldürülmüştür. Ebu Hudayr için düzenlenen cenaze törenine katılan 10 binlerce Filistinliye İsrail askerlerinin saldırmaları ile yarım asrı aşan süreden beri,  anlamsız hale gelen antlaşma, ateşkes, barış gibi yaftalar bir defa daha anlamını yitirmiştir.

 

             Savaşın bile bir hukuku vardır

 

 Savaşın bile kendi içinde bir hukuku vardır. Evrensel hukuk kurallarına göre; savaş sırasında okulların, hastanelerin, sivil yerleşim yerlerinin, ekili alanların, hayvanların savunmasız insanların hedef alınması yasaklanmıştır. Ancak iki haftayı aşkın bir süreden beri Siyonist İsrail askerlerinin havadan, karadan ve denizden yaptığı ardı arkası kesilmeyen sınırsız ve kuralsız vahşet saldırıları ile sivil yerleşim alanları, camiler, okullar, hastaneler, resmi kurumlar, köprüler, çeşmeler, trafolar ve tüm alt yapılar yerle bir edilerek, aralarında çoğu bebeklerin, çocukların, kadınların, yaşlıların ve savunmasız insanların bulunduğu 1000 e yakın Filistinli şehit edilmiş,5000 den fazla Filistinli de yaralanmıştır.

 

Siyonistlerin saldırısı bütün hızıyla devam etmekte yaralıları taşıyan ambulanslar, hastane görevlileri bombalanmakta, çeşitli yardım kuruluşlarının Gazze bölgesine ulaştırmak üzere gönderdikleri ilaç ve temel gıda maddelerinin girişleri yasaklanmaktadır. Bu mübarek günde Gazze’de elektrik yok, su yok, gıda yok, can güvenliği yok! Gazze’de sadece acı var! Gözyaşı var! Ölüm var! Zulüm var! İşkence var!

 

Bu vahşet Siyonistlerin yaptığı ne ilk vahşet nede son vahşet olacaktır. Siyonist köpekler tarafından belirli aralıklarla her yaptıkları gibi Gazze’de Analar babalar çocuklarının, çocuklar da analarının babalarının gözleri önünde katlediliyor, Onun için Filistin’de ana olmak baba olmak çocuk olmak zor.

 

Çünkü Filistin’de çocuk olmak demek; mermilerle, şarapnel parçalarıyla yaşamak demektir, bomba sesleriyle uyanmak demektir. Ninni sesleri yerine, silah seslerini duymak demektir. Esir kamplarında, mahpushane zindanlarında öksüz, yetim, biçare olmak demektir. Beşiğin kundağında, ananın kucağında kanlı Siyonist kurşunlarına hedef olmak demektir. Kısaca;  Filistin’de çocuk olmak demek,  hayatın anlamını anlamadan hayatın sonunu yaşamak demektir.

 

Bu vahşet karşısında dünya neden suskun ve sessizdir. Demokrasi bezirgânı AB ve ABD neden hissizdir. bu zulüm batılı ülkelerin çocuklarına yapılsaydı acaba sessiz kalabilirler miydi? Hissiz olabilirler miydi?  İşte batının insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, demokrasi ve özgürlük anlayışı bu!

 

Nerede okyanusta buzullar arasına sıkışan balinalar için seferberlik ilan eden BM’ler? Nerede Körfezde petrole batan kuşların yardımın koşanlar? Nerede belediyelerce itlaf edilen köpeklere ağıtlar yakanlar? Nerede çocuk hakları, kadın hakları, insan hakları savunucuları? Nerede Arap Birliği? Nerede şatolarda hayat süren Arap Kralları? Nerede petrolün şımarttığı Müslüman bozuntuları? Nerede İslam İşbirliği Teşkilatı Örgütü? Nerede İslam Ülkelerinin Hükümetleri ve Devlet Başkanları?

 

  Daha neyi bekliyorsunuz. Gazze’de kalan son Filistinlinin ölümünü mü? Dostunuz ve müttefikiniz ABD ve onun Taşeronu Siyonist İsrail’in insafa gelmesini mi?  Unutmayın ki; Bu çocukların, bu mazlumların gözyaşı sadece Siyonist İsrail’i ve katil ABD’yi  değil, onlara dolaylı ve dolaysız destek veren işbirlikçi hainleri de bu zulüm karşısında sessiz kalanları da  boğacaktır.

 

 “Çocuklarını öldürmek yetmez, analarının da öldürmesi gerekir”

 

             Siyonist İsrail hükümeti tam bir firavun politikası izlenmektedir. Bilindiği üzere Firavun; gördüğü bir rüya üzerine doğacak bir erkek çocuğun kendi saltanatına son vereceğini öğrenince yeni doğan erkek çocukları katlettiriyordu. İsrail’in öldürme politikası Firavun’un öldürme politikasından daha alçakçadır. Çünkü Firavun sadece erkek çocuklarını öldürtüyordu bunlar savaşın tüm kurallarını ihlal ederek suçlu suçsuz demeden masum halkı, kendilerine karşı direnecek gücü olmayan bebekleri, çocukları, yaşlıları kadınları katletmek suretiyle. Filistin halkını adeta bir soykırımına tabii tutmaktadır.

 

            Bir Siyonist Bayan Milletvekili’nin “Filistinli çocukları öldürmek yetmez, onların çocukları ile birlikte analarının da öldürülmesi gerekir.” İfadesi bir kadının ağzından çıkabilecek en alçak, bir ifade olduğu gibi bu savaşın normal bir savaş olmayıp bir soykırım olduğunun da açık belgesidir. Yani bu kadınların yüzkarası milletvekili demek istiyor ki,sadece çocukları öldürürsek anaları başka bir çocuk daha doğurur analarını da öldürelim ki bunların kökünü kazımış olalım. Lanet olsun böyle kadının kadınlığına, insanlığına!

 

Bu ifade ne kadar alçakça bir ifade ise AB, ABD Almanya, İngiltere, gibi küresel emperyalist güçlerin, Terörist İsrail Devletinin yaptığı soykırımı meşru savunma hakkı kabul etmek suretiyle Siyonist katliama çanak tutmaları  onlara moral destek vermeleri de alçakça bir davranıştır.Bu bir savaş değil bu bir soykırımdır. Bu saldırı sadece Filistine değil, topyekun ümmete meydan okumadır. Kutsalına,namusuna el uzatmadır.

 

 BM neyi bekliyor İsrail’in İnsafa gelmesini mi?

 

Öte yandan İnsanlığın güvenliğini Dünya’nın huzur ve nizamını, sağlamakla görevli BM Teşkilatının bu vahşeti durdurmak için acil tedbirleri alma yerine hala barış ve ateş gibi denenmiş sözcükleri terennüm etmesi İsrail saldırılarına meşruiyet kazandırma çabalarından başka bir şey değildir. Zaten BM’lerin İsrail-Filistin anlaşmazlığı konusunda bu güne kadar yaptığı girişimler, aldığı kararlar Filistin’e yapılan zulmü önlemek için değil, adeta İsrail’in güvenliğini sağlamak için olmuştur.

 

BOP çerçevesinde Irak’ın ABD tarafından işgaline göz yumulmasının, Mısır Halkının % 50 den fazla oyuyla işbaşına gelen Muhammed Mursi’nin  darbeyle devrilmesinin, Suriye’de halkı varil bombalarıyla adeta yok eden Esed’e sessiz kalınmasının, Libya Devletinin yıkılmasının, ülkemizde tertiplenmek istenen gezi ve 17 Aralık operasyonlarını  altında yatan gerçekte budur.

 

Onun için İsrail’in saldırılarından vazgeçmesini, BM ve AB ülkelerinin İsrail zulmünü önlemesini beklemek ölü gözünden yaş beklemek kadar abestir.

 

 Emperyalist güçlerin zalim İsrail yönetimine destek olmakta gösterdikleri hassasiyeti anlamak mümkündür. Çünkü onların bu davranışları Peygamberin “Küfür tek millettir.” Hadisinin  “Ey iman edenler Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin onlar birbirlerinin dostudur. Sizden kim onları dost edinirse o da onlardandır.”ayetinin tezahürüdür. Ancak Mısır ve körfez ülkeleri ile bazı İslam ülkelerinin ve onların Hükümetlerinin Müslüman Filistin halkına uygulanan katliama seyirci kalmalarını hatta Siyonist İsrail’e destek veren ülkeleri dost ve müttefik saymalarını anlayışla karşılamak mümkün değildir. Hatta  İslam adına son derece utanılacak bir durumdur.

 

 Şeytanla dostluk kurarak cennete giremeyeceğimiz gibi teröristleri dost ve müttefik kabul ederek de Müslümanca hayat sürdürmemiz mümkün değildir. Bu gün Filistin’in Irak’ın, Libya’nın, Suriye’nin, Afganistan’ın Pakistan’ın Çeçenistan’ın, Doğu Türkistan’ın başına gelen bela ve musibetler düşmanlarımızın gücünden ziyade Müslümanların imamesi kopmuş tespih taneleri gibi dağınıklığından kendi güçlerini birleştirme yerine düşmanlarının safında yer almalarından kaynaklanmaktadır.

 

Neden zalimleri durduramıyoruz? Neden mazlumlarımızı koruyamıyoruz?

 

Hadisi şeriflerde “Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır.”, “Yakın bir gelecekte köpeklerin yalak çanağına üşüştükleri gibi ecnebiler üzerinize çullanacaklardır. Sahabeden birisi sorar. Ya Resulallah o gün bizim azlığımızdan mı öyle olacaktır. Peygamberimiz; hayır o gün siz sayı itibariyle daha çok olacaksınız. Lakin siz selin üzerindeki çer çöp gibi dağınık bulunacaksınız. Bu sebepten dolayı Allah O gün düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma ve size karşı saygılı olma durumlarını çekip alacaktır. Sizin kalbinize de Vehn salacaktır.  Vehn nedir? Diye sorulunca da Peygamberimiz: Vehn, dünyayı sevmek ölümden hoşlanmamaktır” buyurur.

 

            Şimdi şu soruyu kendimize soralım. Neden zalimleri durduramıyoruz? Neden mazlumlarımızı koruyamıyoruz? Çünkü Allah “Müminler ancak kardeştir. Kardeşlerinizin arasında anlaşmazlık olursa aralarını ıslah edin.”, “Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin;  yoksa korkuya kapılırsınız da gücünüz kuvvetiniz, devletiniz gider”,” Hepiniz toptan, Allah'ın ipine (dinine) sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.”,” Ey İman edenler mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihat ediniz.” “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostudurlar.” Buyururken, Peygamberimiz de:”Müminler bir bedenin uzuvları gibidir. Bedenin bir uzvunda rahatsızlık olursa diğer uzuvlar onun acısından rahatsızlık duyar.”,”Müminlerin dertleriyle dertlenmeyen bizden değildir.”,” Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız, iman etmedikçe de cennete giremezsiniz.”,” Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.”, “Allah’a Yemin ederim ki! Ya iyiliği emreder kötülükten sakındırırsınız ya da Allah Teâlâ, sizin kötülerinizi size musallat eder. Böyle olduktan sonra sizin hayırlılarınız dua ederler, fakat duaları kabul edilmez.”,  "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.”

 

Şimdi kendi nefsimizi adil bir savcı edasıyla hesaba çekelim. Müslüman olarak biz  ne yapıyoruz? İslam kardeş olun diyor. Biz düşman oluyoruz. Birbirinizi sevin diyor. Biz nefret ediyoruz. Kardeşlerinizin arasında anlaşmazlık çıkarsa aralarını ıslah edin diyor. Biz ifsat ediyoruz. Hepiniz toptan Allah’ın ipi olan Kurana sımsıkı sarılın diyor. Biz sırt çeviriyoruz,“ Allah’a ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin yoksa gücünüz, kuvvetiniz, kudretiniz, devletiniz gider” diyor biz birbirimizin boynunu vuruyoruz.  Emri bil ma’ruf nehyi anil münker yapın diyor. Biz emri bil münker nehyi anil ma’ruf yapıyoruz. Cihadı terk ediyoruz. Haram olan faizi helal gibi yiyoruz. Zinayı serbest sayıyoruz. Allah dostlarını düşman, düşmanlarını dost görüyoruz. Böyle olunca da gücümüzü kuvvetimizi, devletimizi izzetimizi kaybediyoruz. Sonuçta Siyonistlere, emperyalistlere yem olmaktan kurtulamıyoruz

 

Kurtuluş İslam’dadır

 

Kurtuluş İslam’dadır. Kurtuluş Allah’ın kitabına Resulünün sünnetine sarılmadadır.

Biz Müslümanlar eğer bir binanın tuğlaları gibi, bir bedenin uzuvları gibi birbirimize kenetlenirsek,  birbirimizin derdiyle dertlenir, sevinçlerini paylaşırsak; Allah ve Resulünün emrettiği şekilde kardeşler topluluğu olursak ,işte o zaman hesap değişecektir. Cenab-ı Hak  Ebrehe’nin ordusu üzerine gönderdiği Ebabil kuşlarını  Siyonist İsrail Orduları üzerine gönderecektir. Bedir savaşında İslam ordusu ile birlikte düşmanla savaşan Melekler Müslümanlarla bir olup Allah düşmanlarıyla savaşacaktır. Çanakkale savaşında ulaşan manevi yardım günümüzün Müslümanlarına da ulaşacaktır.

 

İşte bu gün buradan: Filistin de Irakta ve dünyanın başka yerlerindeki’İmdat!, imdat! bize yardım edecek Müslüman, izan ve insaf sahibi insan yok mu? ‘ çığlıklarına karşı başta Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmak üzere tüm İslam ülkelerinin hükümet ve devlet başkanlarını, Milletvekillerini, halklarını İsrail’in Filistin’e karşı uyguladığı terör eylemini sona erdirecek, soykırımını durduracak, askeri, ekonomik, sosyal, sportif ve diplomatik yaptırımları derhal hayata geçirecek tedbirleri almaya çağırıyoruz.  

 

            Dünya Müslümanları İsrail mallarının hatta onlara açık  destek olan ülkelerin alımını, satımını boykot etmelidir. Çünkü İsrail mallarına verilen her kuruş gazzeli kardeşlerimizin tepesine bomba olarak düşmektedir.

 

               İslam ülkeleri barış gücü kurulmalıdır

 

            Bütün dünya’da nizam ve intizamı barış ve huzuru sağlamak amacıyla kurulan, Birleşmiş Milletler’in İsrail üyesi midir? yoksa Birleşmiş Milletler İsrail’in kölesi midir?  BM’lerin bırakın savaşı, saldırıyı, işgali ve zulmü önlemesini zalimlerin diktatörlerin işgalcilerin İslam ülkelerine ve Müslümanlara karşı zulümlerini rahatça işleyebilecekleri bir kurum olmaktan başka bir şey olmadığı anlaşılmıştır.

 

            ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin BM topluğu içinde veto haklarının bulunması ve bu veto hakkı olan ülkelerin kendilerinin de çıkarcı işgalci, sömürücü olma vasfına sahip olmaları adaletli davranmalarına, zulmü, işgali savaşı önlemelerine engel olmaktadır.

 

             Onun için. İslam Ülkeleri İşbirliği teşkilatı çerçevesinde İslam Ordu Teşkilatı derhal kurulmalıdır. İslam barış gücü ordusu oluşturulmalı ve İslam barış gücü askerleri derhal Gazze’ye gönderilmelidir.

 

            D-8 projesi İsral’in zulmünü engelleyecek en büyük projedir

 

             D-8 Projesi’nin hükümet tarafından hayata geçirilerek İslam ülkelerinde var olan gönül birlikteliğinin güç birliğine dönüştürülmesi için derhal adım atılmalıdır.Aksi takdirde ülkemizin ve dünyanın değişik yerlerinden yükselen çığlıklar; zalimler tarafından bir sinek vızıltısı gibi algılanmaya, Gazze’de olduğu gibi insanlar ölmeye, ocaklar sönmeye yürekler yanmaya devam edecektir.

 

            Eş zamanlı olarak İslam ülkeleri İsrail Elçilerini derhal sınır dışı etmeli,İsrail’deki elçilerini de geri çekmelidir.

 

            Eş zamanlı Olarak İslam Ülkeleri İsrail Başbakanı ve Genel Kurmay Başkanının savaş suçlusu olarak evrensel mahkemeler tarafından yargılanması için girişimde bulunmalıdır.

 

            Filistin Devleti kurulmalı ve İslam ülkeleri tarafından  eş zamanlı olarak tanınmalıdır. Filistine yapılan saldırı İslam ülkelerine yapılmış saldırı kabul edilmelidir.

 

.                       Barışı sağlamakla görevli BM, NATO’ ve  AB’nin ve bazı körfez ülkeleri Gazze’de yaşanan vahşete seyirci kalsa da biz kalamayız. Çünkü Filistin ümmetin onuru ve gururudur.  Gazze’yi İsrail’in  eline bırakmak Kudüs’e, Mescid-i Aksaya’ saygısızlıktır. Filistinin düşmesi Kudus’ün,Mescid-i Aksa’nın düşmesidir.  Mescid_i Aksa’nın düşmesli top yekun İslam alemini düşmesidir. Onun için  Filistin özgür olana kadar,saldırı durana kadar, Filistinde çocukların yüzü gülene kadar hep alanlarda Gazze’nin yanında olacağız. Terörist devlet İsrail’i lanetlerimizle boğacağız.