NİÇİN SENDİKALI VE ÖRGÜTLÜ OLMALIYIZ?
Sendikalı ve örgütlü olmanın ne kadar önemli olduğunu anlamak adına İslam öncesi döneme baktığımızda karşımıza Hilfu’l –Fudul çıkar. Zorbalığa ve kanunsuzluğa karşı İslâm öncesi Arapların yaptığı Hz. Peygamber'in de katıldığı anlaşmanın aslında adıdır bu. Sonrasına bakıldığında ise Peygamberimizin yaşadığı dönemin, hak ve hukuk mücadelesinde asrının saadetlerle dolu bir dönemi teşkil ettiği görülecektir.
Ülkemizde sendikalı ve örgütlü olmanın yakın tarihçesine göz attığımızda ise bunun çok derin bir geçmişinin olduğu söylenemez. Cumhuriyet döneminden sonra vücut bulmaya çalıştığını müşahede ederiz. Özellikle işçi sendikacılığıyla başlayan bu serüvende marjinal grupların sendikalaşma ve örgütlü mücadelelerine rastlarız. Bu grupların yaptıkları faaliyetlere negatif olarak yükledikleri manalardan yola çıktığımızda bu işin asıl mecrasından çok uzak olduklarını gerek eylem ve gerekse söylemlerinden hareketle çok net bir şekilde görürüz.
Nazarımızda ise sendikalı ve örgütlü olmak, aslında sanılanın aksine kesinlikle çok önemli bir vazife ve vazifelere namzet olmuş yapılar olarak telakki edilir. Bu bilinç ve inançla inandığı davasına besmele çekerek başlayan merhum kurucu liderimiz Mehmet Akif İnan bu işi asıl mecrasına çekerek legal görünümlü illegal yapıların aslında bu işin çok uzağında olduklarının adeta kitabını yazmış, sendikalı ve örgütlü olmanın neden önemli olduğunun altını kalın çizgilerle çizerek bunun, okullarda ders olarak okutulması gereken bir nitelikte olduğunu bizlerin kalplerine, zihinlerine çok güzel bir şekilde sunmaktadır.
Özellikle de ülkemizde 90 'lı yıllarda zalimliğin ve zorbalığın kol gezdiği 28 Şubat Post Modern Darbesi’nin zeminin hazırlanmaya başlandığı o çetin yıllar… Başta başörtülü olanlara uygulanan zulümler olmak üzere birçok haksız uygulamaya karşı bir başkaldırı örneği sergileyen sendikamızın ve sendikalaşmanın ne kadar işlevsel bir öneme sahip olduğunu o dönemde elimizden alınan haklarımızın bu dönemlere kadar verilen mücadelelerle nasıl tek tek geri alındığını hakkal yakin olarak bugün çok daha
net bir şekilde görebiliyoruz.
Yukarıda bahsettiklerimizi yaparken diğer taraftan da değerlerini öncelemenin, şahsi çıkar ve hesaplarını bu işten uzak tutmaya çalışarak örgütlü olmanın asıl felsefesini anlayarak, sendikalı ve örgütlü olmaya yüklenen anlamda emek ve gönül sendikacılığını önemsemenin kıymetini de göz ardı etmeden, sendikalı ve örgütlü olmaya aday olmak, öyle zannedildiği gibi hiç de kolay değildir. Çünkü içinde bulunulan dönem, şartlar ve toplumsal durum bu işin zorlaştırıcı ya da kolaylaştırıcı yönlerini tesis edebiliyor.Bu tecrübelerden hareketle zemini kaygan olan sahanın hiçbir zaman ve dönemde güllük gülistanlık olduğu söylenemez.
Zaten böyle sağlam bir zeminde sendikalı ve örgütlü olunsaydı belki de sendikalı ve örgütlü olmaya ihtiyaç duyulmayabilinirdi.
Ülkemizin yakın tarihine özellikle "Eski Türkiye" diye tabir ettiğimiz süreçten itibaren gelinen noktaya dikkat çekildiğinde bunun ancak bizimle birlikte sendikalı ve örgütlü olmanın çok daha kıymetli bir yere konumlandığına şahit oluruz. Bu yüzden salt kuruş sendikacılığının değil aslında duruş sendikacılığının yapılmasının
gerekliliği hepimizce malumun ilanı olmaktadır.
Hakları gasp edilmiş, zulmün birçok çeşidine uğramış, inancından ve görüşünden dolayı her türlü eza ve cefa ile karşılaşmış insanların tek sığındığı güvenli limanın sendika ve örgütlü olmaktan geçtiği görülmektedir. Bunun da adresi geçmişte tabiri caizse "Eski Türkiye" döneminde olduğu gibi yine "Yeni Türkiye" döneminde de şüphesiz Eğitim Bir Sen’in olduğu aşikârdır. Şunu açık yüreklilikle ifade edebiliriz ki yetkili olduğumuz günden bugüne kadar 802 kazanım elde eden ve elde tutmayı başaran soylu bir sendika olmak her örgütün harcı değildir. Bu kazanımlar bir kişinin tek başına aldığı, tek başına mücadele ederek kazandığı bir başarı olarak asla düşünülemez. Aksine bu kazanımlar tamamen sendikalı ve örgütlü olmanın eserleridir.
Sözün özü unutulmamalıdır ki tek başınıza iseniz doğru ve amacına uygun bir örgütlü yapının içinde de değilseniz sadece nesnesiniz. Eğer siz örgütlü iki’yseniz, sesiniz her zaman gür ve daha çok çıkan bir öznesiniz.
Bu yüzden sendikalı ve örgütlü olmanın burada sayamayacağımız kadar hem maddî hem manevî birçok boyutu vardır. Son söz olarak
diyoruz ki tek başınıza sadece bir ve garipsiniz. Bir’liğinizi tescilleyip dünyanın ve Türkiye’nin en büyük örgütlü gücü olan bir yapıya dâhil olmayı düşünürseniz o zaman milyonları geçen Eğitim Bir Senlisinizdir.
KENDİ REKORUNU KIRAN HER ÇOCUK BİRİNCİDİR
Çatırtının Sesini Duyuyor muyuz?
Sendikal Duruşumuz
Eğitim-Bir-Sen tüm eğitim paydaşlarının sendikasıdır
DÜNYANIN GİDİŞATI VE SORUMLULUĞUMUZ
İnce İnsan
Eğitim Kurumu Yöneticilerinin Seçimi ve Yetiştirilmesi
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU
NİÇİN SENDİKALI VE ÖRGÜTLÜ OLMALIYIZ
Okul Yöneticiliği ve Sorunları
TÜRKİYE 100. YILINDA ÖĞRETMENLER GÜNÜ
İYİ Kİ VARSIN MEMUR- SEN
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ