Haber
2019-12-20 17:29:36
Büyük mütefekkirimiz Mevlana'nın 746. Vuslat yıl dönümü

 İhdinas sıratalmüstakim( bizi dosdoğru yola ilet) 


Büyük mütefekkirimiz Mevlana’nın 746. Vuslat yıl dönümü. Tasavvuf vadisinde derin bir yol açmış ve ardından pek çok değerin yetişmesine vesile olmuş büyük bir düşünürdür Mevlana. Milletimizin fikir dünyasında önemli bir yer edinmiştir. Düşünmenin pek elverişli olmadığı savaş ikliminde yeşeren bir fidandır. Akabinde bir ulu çınar olmuştur. Zor zamanlarda topluma ışık olmuş kendisinden 600 yıl evvel yanan meşaleyi kendisinden sonraki nesillere emin bir biçimde taşınmasında görev üstlenmiştir.
Mevlana’nın öğretileri toplumumuza özellikle de aydın kesimimize tesir etmiş, pek çok devlet adamı ve özellikle padişahlar bu tasavvuf kanadıyla meşgul olmuş, bir noktada devlet ricalinin tasavvuf görüşü denilecek kadar beğenilmiştir. Öyle ki padişahların bu tasavvuf koluna mensubiyetleri Mevlana’nın fikir ve öğretilerinin toplumumuzda daha da tesirli bir yer edinmesinde önemli bir rol üstlenmiştir.  Bu büyük tesir toplumun genelini hala büyük bir güçle etkilemektedir. Mevzuya en uzak sıradan inanın bile Mevlana öğretilerine dair bir bilgisi vardır. “ Gel ne olursan gel “ öğretisi toplumda büyük bir karşılık bulmuştur. Günahın affedicisinin varlığın tek sahibi olan Allah olduğu, hiç kimsenin günahı ile dahi gurur veya umutsuzluğa kapılmaması gerektiği, af kapısının büyük olduğu hakikati ile tüm insanlığa kurtuluş çağrısı tekrar edilmiştir.  Kendisinden sonra da bu yolda yetişen büyük kametlerin varlığı Mevlana’nın tesirini daha da derinleştirmiştir. 1799 yılında vefat eden ve en genç postnişinlerden olan Şeyh Galip ölümsüz eseri Hüsn ü Aşk’ın giriş bölümünde “Esrarını Mesnevi’den aldım” diyerek kendisinden 500 yıl önce yaşamış Mütefekkir Mevlana’nın tesirinde kaldığını ve bu ölümsüz eseri vücuda getirdiğini beyan eder. Esası itibariyle Mevlana felsefesi Şeyh Galip ile zirveye ulaşmıştır. Tıp ki Türk şiirinin Şeyh Galip ile zirve noktasını gördüğü gibi.  
Mevlana öğretisi seküler kesim tarafında da sahiplenilmeye çalışılmış ve İslam’dan koparılarak ayrı bir din raddesine taşınmak istenmiştir. Mevlana daha yaşamında buna karşın söz söylemiş ve kendisinin Kuranın kölesi olduğunu ve Hazreti Muhammet’in ayağının altındaki toprak olduğunu belirtmiştir. ( Ben bende-i Kuranem eğer can darem/Men hak-i reh-i Muhammed muhtarem. )  Mevlana’nın 26 bin beyitlik muazzam eseri Mesnevi, oku diye başlayan Kuranın dinle diye başlayan tefsiridir.( Bişnev ez ney çün hikayet mi koned/Ez cüdayiha şikayet mi koned- Dinle bu neyden ki hikayeler anlatıyor, ayrılıklardan şikayetleri anlatıyor)  Mevlana, Kuran hakikatlerini şiirin diliyle sıradan insanın da anlayacağı hikaye basitliğiyle Mesnevi’de dile getirmiştir. Söylediği hakikatler ancak Kuranın izahıdır. 
Uzun yıllar devlet adamlarının da mensubiyeti Mevlevilik tasavvuf yolunun resmi bir hüviyet kazanmasına vesile olmuştur. Mevlevilik, dosdoğru yol olan Kuran yolundan ayrılarak bir dinler üstü insan sevgisi öğretisine dönüştürülmesi gayreti tehlikeli bir yolun da açılmasına sebebiyet vermiştir.  Öyle ki koskoca bir mana derinliğini sinesinde saklayan Mevlevilik, çıkış noktası itibariyle bir coşku halinin ifadesi olan semazen dönmesi figürünün basitliğine mahkûm edilmiştir. İş artık çığırından çıkmıştır ve folklorik bir gösteri hüviyetine doğru evirilmektedir semazen ayinleri.
Mevlana, büyük bir düşünürümüz ve insanlık tarihinin gördüğü en kıymetli felsefecilerden biridir. Böylesi bir kıymeti yetiştirmiş olmamız dahi ne kadar değerli bir hazine üzerinde oturduğumuzun delilidir. Fakat Mevlana’nın yeni bir din peygamberi gibi algılatılmasına ve onun kendi hakikatinden koparılmasına onu sevenler olarak asla müsaade etmeyeceğiz. Mevlana’nın insan sevgisi öğretisi Galip Dede’nin dilinde “ Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen( kendini iyi seyret ki sen alemin özüsün)” müthiş söyleyişle ifadesini bulmuştur. Evet, Mevlana “gel ne olursan gel” demiş ama orada kal da dememiştir. İnsanlığa yaptığı “Gel” çağrısı dosdoğru yola yapılan çağrının tekrarıdır. Mevlevilik seküler, İslam dışı bir durumu ifade etmez. Şebiarus, düğün gecesi demektir. Bütün güzelliklerin kaynağı Allah’a kavuşma anıdır. Bu da ancak Kuranın esasları ile mümkün olabilecek bir haldir.  Hâsılı,  Mevlana’nın dedikleri Kuranın dilidir. Mevlana,  İslam içinde fikir beyan etmiş ve onun esasları ile felsefe yapmış bir mütefekkirdir. Bir coşkunluk hali olan semazen ayinleri folklorik bir öğe olarak topluma sunulamaz. Gel de şu düğün de bir dönün denilemez. Bu her şeyden evvel bu mütefekkire büyük bir haksızlık olur. Mevlevilik İslam içinde hakikate yürünebilecek yollardan biridir.  
Büyük mütefekkirimiz Mevlana’yı vuslatının 746. Yılında insanlığı derinden etkileyen öğretilerinin gerçek manasında tesirlerinin devam etmesiyle duasıyla yâd ediyorum. 

 

Yüksel HAŞLAK

Eğitim-Bir-Sen

Ankara 1 No.lu Şube Başkanı

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen