Ankara 1 Şubesi

SEMAVİ DİNLERDE KADIN

Şube Başkanımız Yüksel Haşlak, 13 Nisan 2018 Cuma günü Şubemizde Kadın üyelerimize yönelik “Semavi Dinlerde Kadın Tasavvuru” adlı bir konferans verdi. Kadının, tarihsel ve sosyal yönleriyle ele alındığı konferansta, kadının semavi dinlerin özelinde karşılaştırmalı olarak değerlendiren Haşlak. İnsan hayatını anlama ve hayatın nasıl yaşanacağına ilişkin değerler ve yargılar noktasında zor bir zamanda yaşıyoruz. Sürekli değişen değer ve yargılar, dinlerin öngördüğü hayat tasavvurlarıyla çatışıyor. İnsanlar, semavî hakikatlerden uzaklaştırılarak, belirsiz ve kaygan bir zemine itildiğini görüyoruz dedi.

Modern yaşamda kadının, bir taraftan ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama adapte olmaya çalışırken, diğer taraftan üzerine düşen doğal veya biyolojik rollerini (annelik benzeri) yerine getirme aşamasında ikileme düştüğünü görmekteyiz. Bu noktadan hareketle günümüzde kadın konusu, onun aile ve toplum içindeki yeri incelenmelidir. Kadının tüm haklarını batı değer ölçülerinden aldığı, İslâm'ın ise kadını ve aileyi dar kalıpların içine soktuğu, İslâmiyet'in Kur'an ve Hadis'te açıklanan kadın-erkek modellemelerini temelsiz bir eleştiriye tâbi tutarak Müslüman toplumları, kadına adaletsiz muamele edildiği ileri sürülmektedir.

İslâm'ın sosyal hayata dair düzenlemelerinden, kadın-erkek konusundaki genel prensiplerinden hareket edersek, kadına reva görülen kimi uygulamaların dinden değil, toplumsal geleneklerden kaynaklandığını göreceğiz.

Allah’ın yaratmasındaki mükemmeliyeti “Bütün çiftleri yaratan Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. Peygamberimizin Kadınları kaburga kemiğine benzetmesi, düzeltmeye zorlarsanız kırarsınız. Kur’an-ı Kerim’de Tevrat ve İncil’de görüldüğü şekilde erkeğin manevi açıdan kadına karşı yaratılıştan gelen bir üstünlüğü olduğunu gösteren herhangi bir ayet yoktur. Kadın ve erkeğin üstünlüğü söz konusu olduğunda değerlendirme ölçeğinin cinsi farklılık değil “takva”  olduğu görülecektir: nitekim Kuran da ''Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.'' (Hucurât, 49/13). İnsanların cinsiyetini Allah belirlediği için aksi bir üstünlük O’nun adalet sıfatı ile uyuşmayacaktır. Üstünlük konusunda erkek kadın ayrımı gözetilmeden herkesin Allah rızası için yapacağı amellerin karşılığının alınacağı bildirilir; Bu anlamda İslam’da kadının erkekten daha değersiz bir konuma sahip olduğunu söylemek imkânsızdır.

Çift yaratılan insanoğlunun, Rabbimizin emrine de aynı şekilde muhatap olduğunu ifade eden Haşlak "İnsanoğlu, kadını ve erkeği ile bu emaneti yüklenmiştir. Yeryüzündeki halifelik görevini üstlenmiştir. Dolayısıyla bu emanet ağır bir emanettir. Bu zorlu yolda kadın ve erkek ayrımı yapılmamış, birbirine destek olması istenmiştir.

Dinlerle birlikte, özellikle de İslam’ın gelişiyle kadın ve erkek arasındaki derin ayrılık yıkıldı; İslam kadına gerçek değerini, haklarını ve onurunu veren ilk dindir. İslam’dan önce kadının, sosyal hayatta, hukukta hakları yoktu ve bunlar konuşulmazdı. Yahudilikte, Bu dinde kadın, ikinci derecede ve erkeğin eşyası olarak görülürdü. Hıristiyanlık Yahudilik dininden oldukça etkilendiği için, “Erkek kadının değil, fakat kadın erkeğindir, kadın erkek için yaratıldı, fakat erkek kadın için yaratılmadı ”düşüncesi hâkim olmuştur.

Yahudi ve Hıristiyan metinlerine bakıldığında kadının daha yaratılıştan itibaren göze çarpan eksikliği ve kusurlu oluşu onun erkeğe nazaran değersiz olduğunu ortaya koymaktadır. İslam dini açısından kadının yaratılış ile ilgili olarak böyle bir olumsuzluğun söz konusu edilmemekte, aksine yaratılış da erkek ve kadın ayrımı yapılmadan ikisi birlikte anılmaktadır. Bu anlamda Kur’an-ı Kerim’de kadının ilk yaratılışı ile ilgili verilen bilgilerin toplumda yer edinmiş kadın algısının daha iyi anlaşılmasına vesile olacaktır. Özellikle “İlk Günah” fikri İslam düşüncesi açısından kabul edilemezliği, ilk günah konusunda yine kadın,  erkeği baştan çıkardığı için tek sorumlu ve günahkâr kişi olması, Ayet-i Kerimeler ışığında ele alınmalıdır. Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın Cennet’ten çıkarılmaları ile ilgili olarak, İslam’ sorumlu kişinin kadın olmadığını, Şeytan vesveseleri ile hem Hz. Âdem’i hem de Hz. Havva’yı kandırmış ve onlara yasak meyveyi yedirdiği, Şeytan’ın her ikisinin de ayaklarını kaydırarak içinde bulundukları cennetten çıkmalarına sebep olduğu anlatılır. Kur’an’ı Kerim’de yer alan ayetlerin, kadın-erkek ayırmaksızın, sorumluluklar ve mükâfatlar açısından “her ikisinide” muhatap aldığını ortaya koyar.

İslam insanlara yasaklar koyarken sadece ceza konularına güvenmez, yapıcı, düzeltici, önleyici tedbirler alır. İslam önce insanı arıtma metodunu uygular, Allah korkusunu, yaptıkları kötü eylemlerden kurtuluşun olmayacağını, ahirette hesaba çekileceği duygusunu yerleştirir.

İslam, Hristiyan ve Yahudi geleneklerin kadın meselesine yaklaşımlarını mukayeseli bir şekilde ele alan. Haşlak, Yahudi ve Hristiyan geleneklerinde kadın tasavvuru ilahiyat boyutu ve tarihsel gelişim aşamaları üzerinden değerlendirmelerde bulunarak Kur’an-ı Kerim’de kadın tasavvuru konusunu ele aldı. Peygamberimizin hayatından örnekler aktaran Haşlak, Kuranı ve hadisleri okuyarak kadın hakkında en doğru bilgiyi edinebiliriz” dedi. Daha sonra gelen soruları yanıtladı. Bayan Üyelerimizce takdirle karşılanan bu faaliyetin mutat olarak devam ettirilmesi temennisiyle konferans sona erdi.